Ben olmayınca bu güller bu selviler yok
Kızıl dudaklar mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar akşamlar sevinçler tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya ben yok oda yok...

Gelip de eskiyenler, yeni gelenler
Hepsi gider bugün yarın, birer birer,
Kimselere kalmamış bu eski dünya
Kimi gitti gider, kimi geldi gider...

5 Kasım 2011 Cumartesi

İLK HEYECAN


Adrasan Suluada gezimiz kısa fakat bir o kadar keyifli bir gezi idi. Özellikle benim için ayrı bir önemi vardı,  hayatı boyunca artçı olarak dahi hiç motosiklete binmemiş birisi olarak bir kış günü ehliyet kursuna kaydolma ile başlayan motosiklet serivenimde ilk motorum 250cc lik chopper ile yaptığım tamamı şehir içi yaklaşık 10000km sonunda yakın bir arkadaşımdan almış olduğum tdm850 ile hem ilk yolculuğum, hem ilk motosiklet ile şehir dışına çıkışım, en önemlisi ise eşimin ilk motosiklete binişi olduğundan bu gezimizin yeri başkadır benim için.


Bir yaz günü aniden ortaya atılan bir fikir ile bir saat içerisinde çadırlar, motorlar, yiyecekler hazırlanarak 4 motor düştük yola; yolumuz o zamanlar bana sanki dünya turuymuş gibi gelsede, kısa. İlk mola Olimpos yol kavşağında; çaylar içildi, ilk değerlendirmeler, ilk heyecanlar, kahkahalar... Daha önce defalarca geçmiştim o yoldan fakat hiçbir zaman bu kadar keyifli olmamıştı; Özgür ise tüm yolu gözleri kapalı dualar okuyarak gelmiş...




 Adrasan'a geldiğimizde bizi Suluada'ya götürecek -ve geri getirecek!!!???- teknemiz kıyıda bekliyordu.Motorlarımızı jandarma kulübesinin yanına park edip kilitledikten sonra başladık eşyalarımızı taşımaya.

                                         
                                           Teknemize bindik, ee tabi açıldı biralar, başladı eğlence.


Suluada, Adrasan ile Gelidonya arasında karadan yaklaşık 1,5 km açıkta, tekne ile Adrasan'dan 45 dk lık yolculuk ile ulaşabileceğiniz, tüm Akdeniz'de başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz güzellikte, bakir ve sakin bir ada. Antik çağda ''Krambusa'' adı ile anılıyormuş. Üzerinde yerleşim alanı yok. En önemli özelliği adada tatlısu kaynağı barındırması. Çağlar boyunca denizciler için önemli bir su kaynağı olmuş. Soğuk suyunun şifalı olduğuna inanılıyor. Bir rivayete göre bu sudan içenlerin böbrek taşları dökülüyormuş, birbaşka rivayete göre içenler 10 yaş gençleşiyormuş. Ada çevresinde çok sayıda sualtı mağarası var. Kuşlar ve deniz canlıları için çok önemli bir yaşam alanı.


Biz biraz yollarda oyalanıp birazda tekne sohbetini uzatınca adaya karanlıkta çıkmak zorunda kaldık. Tekneci gece hala adada kalıp ertesi gün bizi alacağına hala şaşkınken biryandanda birtakım kendince ve elinde olan eksiklerimizi tamamladı. Hernekadar verdiği tüp sucuk dahi pişmeden bitsede diğerleri çok işimize yaradı.

Adaya ulaştığımızda ciddi rüzgar vardı, öyleki çadırlarımızı dahi zor kurduk. Daha sonradan o an söylendiğimiz rüzgar sayesinde rahat uyuduğumuzu anladık, çünkü ada tam bir sivrisinek cenneti imiş.


                                Hemen yemekler yendi, ateş yakıldı, ve sohbet kahkahalar, ve gece
                                                                       deniz keyfi...




Adada kumsal bembeyaz çakıl taşlarından oluşuyor. Aralardaki siyah çakıltaşları kumsalı Türkiye'nin diğer kumsallarından benzersiz kılıyor. Deniz akvaryum gibi pırıl pırıl, dipteki irili ufaklı balıkları saymak mümkün.



Kahvaltı sonrası su kaynağını bulmak için başladık kayaların üzerinden keçi misali tırmanmaya. Yaklaşık 45 dk lık kaya yürüyüşü sonunda kaynağa ulaşabiliyorsunuz, su buz gibi ve çok lezzetli. Yaklaşık yarım saatlik su keyfinden sonra sahilde bekleyen arkadaşların yanına ılık ve yarısı içilmiş su, yırtık bir şortmayo! ve birkaç sıyrık ile döndük.


Cep telefonunun çekmediği adada bizi alacak teknemizde biraz gecikince sinirler biraz gerilsede teknede yediğimiz balıklar ve buz gibi soğuk içecekler ile keyfimiz hemen yerine geldi.



Adrasan'a geri döndüğümüzde keyifler yerinde gülen yüzler ile bizi bekleyen arkadaşlarımıza ballandıra ballandıra ada maceraları anlatıldı, yeniden yaşandı.



Birçok anlamda benim için ilkleri barındıran çok keyifli 2 günün ardından bana kalan en önemli şey; ilk motosikleti aldığımda 3 gün beni eve almayan Özgür'ün de motosikleti sevmiş ve eğlenmiş olması idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder